Berrak “Berrak G”
@cyberkelebek
Berrak “Berrak G”
@cyberkelebek
roller print, foam print
Adkins – Paradoxical Present (2012)
The present is experienced as time that is both relentlessly driven and yet refuses to flow.
Relentlessly driven → constant acceleration, productivity pressure, speed.
Refuses to flow → time feels stuck, stalled, without real progression.
Paradox: capitalist temporality produces a present that is at once over-accelerated and immobilized.
Dorothea Tanning
Children's Games
1942
Koridor rüya gibi, geçiş halinde bir yer; sanki gidilebilecek başka bir alan var ama burada kalınmış. Koridorun doğum kanalı gibi olması önemli: belki gerçek doğum ya da büyümek, birey olmak ancak “orada” mümkün olacak. Ama önce yapılması gerekenler var. Kızlar duvarı yırtıyor; belki kendi doğumlarını kendileri açmaya, gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Saçın göbek bağı gibi uzaması, ayrılmanın tamamen gerçekleşmediğini gösteriyor. Yerde yatan kız ise ya bu oyunun, bu çabanın yorgunluğu ya da duvarı çoktan söküp açmış ama yine de burada kalmış bir hali. Gerçek doğum mümkün mü? Yoksa tekrar tekrar deneniyor mu? Oyun burada sadece oyun değil; belki gerçeği anlamanın, açmanın, sökmenin yolu. Ama aynı zamanda tehlikeli ve yorucu.
Yırt, yırtmaya devam et. Saçlarım… çok hızlı çekme, yanmasın ama yine de çek. Bu ortaya çıkacak şey beni içine alabilir. Eğer tamamen görünür olursa ben de onun parçası olur muyum? Ama devam et, burası senin payın. Diğerleri kendi paylarını kendileri açacak. Canavar herkes için aynı değil.
alternative printing, turmeric print
I’m working on the feeling of always running out of time, of feeling rushed yet impeded at the same time’, I go on, trying to get hold of the stop- startness of everything I do.
‘I’m working on what it’s like to wait, and go on waiting, and whether watchful waiting has anything to do with gender, and with care’.
The answers seemed to generate a
... See moretime, waiting, running out of time
waiting, staying, delaying, enduring, persisting, repeating, maintaining, preserving, remaining → zamanın akmadığı, “geçmeyen zaman” deneyimlerini üreten pratikler.
Bu durumlar cazip bir kırılma, büyük değişim ya da dönüşüm vaat etmiyor; aksine sıkıcı, sıradan, katlanılmaz ve durağan olarak tanımlanıyor.
Yazar, bu “zamanın geçmemesi” haline dikkat kesildiğinde “care” (bakım, özen, ilgilenme) kavramını yeniden düşünmeye zorlandığını söylüyor.
Soru şuna dönüşüyor: Zamanın ilerlemediği, tıkandığı, geleceğin vaatlerinin kaybolduğu ve tarihin “temsile gelmeyen travmalarla” dolu olduğu anlarda zamanı nasıl “bakıma almak” mümkün olabilir?

“إذا كانت نيتك ‘لا أبرح حتى أبلغ’ فلا بُد أن ‘تصبر على ما لم تُحِط به خبرًا’”
If your intention is, ‘I will not give up until I reach,’ then you must ‘be patient with what you cannot comprehend .’